Bu fotoğrafın tarihi 27 Şubat 2016. Oğlum Ali Güney 1.5 yaşında. İçinde ‘başka bir okul’ kurmaya
niyetlendiğimiz binayı gördüğüm ilk gün. Bahçeye âşık olduğum, ilk defa adımımı attığım, inşaattan yeni
çıkmış iki katlı müstakil binanın odalarında seslerimiz yankılanırken, burada oğlumu ve arkadaşlarını
hayal
ettiğim gün. Pusetteki Ali Güney’in kulağına eğilip “Burayı sizin için okul yapacağız oğlum” dediğim
gün.
Sonrası film gibi. Macera filmi ama… Türkiye’nin engebeli koşullarında, başka anne babalarla,
öğretmenlerle
bir araya gelmek, bir arada durmak, kolektif bir ruhla iş yapıp Kadıköy’ün göbeğinde, Moda’da sıfırdan
bir
okul kurmak; inşaatından resmi süreçlerine, eğitim kadrosu oluşturmaktan mahalleye ‘BBOM ruhunu’
anlatıp,
okula yeni kayıtlar toplamaya… Aslında sayamayacağım kadar çok ve yer yer tuhaf detaya yayılan bir
macera.
2016 Şubat’ından ekim ayına kadar gecelerce süren toplantılar, okul bahçesinde ve binada neredeyse her
haftasonu süren fiziki çalışmalarla oğluma ve kendimize verdiğimiz sözü tuttuk: Başka Bir Okul Mümkün
Derneği çatısı altında, BBOM ilkelerinin izinde, alternatif eğitim modellerini içeren, kâr amacı
gütmeyen ve
bir ebeveyn inisiyatifi olan kooperatif okulumuz Koşan Kaplumbağa Anaokulu’nu açtık.
Ali Güney bu okulda dört sene geçirdi. Benden çok Koşan Kaplumbağa büyüttü oğlumu, dahası, bu okul beni
de
büyüttü. “Çocuk eksik insan değildir”, BBOM’a dair duyduğum ilk ifadeydi. Evet, değillerdi eksik birey,
çok
daha fazlasıydılar hatta: Çocuklar kendi karar ve sorumluluklarını alabilen, çocuk meclislerinde
aralarında
tartışarak yollarını bulan, kolektif hareket etme ruhuna, cinsiyetler arası eşitlik bilincine zaten
sahip,
doğayla içli dışlı olmaya zaten hazır (o bahçe, o toprak ne solucan arkadaşlar sundu bizimkilere),
etrafındaki çocuk/yetişkin herkese empatiyle yaklaşmayı doğuştan bilen varlıklardı. Öyleymiş. Bunu ve
çok
daha fazlasını Koşan Kaplumbağa’da geçen senelerimde oğlum ve arkasından kızımla öğrendim.
Pandemi nedeniyle son aylarında zoom üzerinden sürmüştü okul. Sonrasında da ayrılık vakti gelmişti
zaten. O
günlerde şöyle yazmışım:
“Evde bir sebepten sinir krizi geçirdiğimde yanıma yanaşıp ‘Şu anda nasıl hissediyorsun? Duygun ne?’
diye
kendiliğinden soruyor, benimle ‘şiddetsiz iletişim’ yöntemiyle kendince bağ kurmaya çalışıyorsa 5.5
yaşındaki bir çocuk; sadece ve sadece bunun için bile ne kadar teşekkür etsem az Koşan Kaplumbağa
emekçilerine.“

Kızım Haziran da 3-5 yaş arasını geçirdi Koşan Kaplumbağa’da. Her ikisi de eğitim hayatlarına ‘mahalle
mektebi’nde devam ediyor. Haziran için henüz erken ama bugün 9 yaşında olan Ali Güney’in devlet okulunda
geçirdiği üç sene boyunca, Koşan Kaplumbağa’da edindiği paylaşımcı, dayanışmacı, empati gücü yüksek
tavırlarını; doğayla ve çevresindeki tüm canlılarla güçlü bağını sürdürdüğünü gözlemledik hep.
Hayalimiz,
BBOM ruhunun -ki çocuklar zaten bu hasletlere doğuştan sahip- yayılmasıydı. Şimdi oğluma ve farklı
okullara
dağılan Koşan Kaplumbağa mezunu çocuklara bakınca, hayalimizin temelleri hiç de zayıf değilmiş diye
seviniyorum.
Hep söylediğim şeyi tekrarlayacağım: Ömrüm boyunca yaptığım/çabaladığım tek bir şeyle gurur duyacaksam,
o da
Koşan Kaplumbağa Anaokulu’na bir yerinden elimin değmesidir. Çok yaşasın! Bahçesinden ‘kapluş’ eksik
olmasın.

*İkinci fotoğrafta Koşan Kaplumbağa mezunu Haziran ve Ali Güney, artık her sabah görmeyi çok
özleyeceğimiz
ön kapıda.

Bahar Çuhadar, 43
Gazeteci
İki ‘kapluş’ annesi.


Ailemizle yurtdışında yaşarken çocukların okula başlamarından önceki son yarıyılı Türkiyede geçirmeye
karar
verdik ve böyle oldu Koşan Kaplumbağa ile tanışmamız. Temelde çocuklarımızın güvenle bırakabileceğimiz
samimi bir anaokulu olması varken dünyayı keşfederek deneyerek öğrenmesine olanak veren biryer olması
tercih
sebebimizdi. Biraz da alışık oldukları anaokuluna benzettik, dışarıyla haşır neşir olmaları, ders gibi
değil
de çocukların keşfine ve merakına dayalı bir programlarının olması bize hem tanıdık hem de yakın geldi.
Miray (5,5) Toros yağmuruna, Alba (3) ise Cam ağacı grubuna başladı. Ebeveyn kooperatifi olan bir
anaokulunda daha önce hiç bulunmamıştık o yüzden bize çok yeni geldi ve sanki çok bilmemiz ilgilenmemiz
gereken konu varmış gibi geldi. Aslında hem öyleydi hem de değildi, çünkü o kadar güzel bir birliğin
içine
girmiştik ki beraber çalışmak beraber tartışmak karar almak ve ellerimizle emek vermek, bir yandan
çocuklarımızın gelişime yakından tanık olmak harikaydı.
Eşlikçilerimiz, evet bu tabir başta her ne kadar garip gelse de o kadar doğru bir kullanımdı ki,
öğretmeyi
tek taraflı değil çocuklarla etkileşerek onların ihtiyaçları doğrultusunda onlara anaokulunda eşlik
edenlerimizle biz de geliştik. Çocuklarımızı daha çok yönlü tanıdık, daha farklı yaklaşmayı öğrendik.
Sırf
eşlikçiler değil okulda görev alan herkesle ayrı ayrı bağımız oldu, o yüzden de çocuklar hep hevesle
gittiler okula.
Koşan kaplumbağanın çocukları, eşlikçileri ve ailelerini tek tek tanımak, okul dışında da yakınlaşmak,
sadece bir dönemliğine geldiğimiz yerde bize çok köklü ve sıcak bir yuva verdi, bize diyorum çünkü Koşan
Kaplumbağa’yı sadece çocukların anaokulu olarak görmek eksik olur, biz de onun bir parçası olduk.


Merhaba ben Aycan,
2 nesil mezun kapluş ebeveyniyim.
Büyük kızım şu anda orta okulda küçüğü de ilkokul arefesinde.
Koşan Kaplumbağa bizim 3. evimiz.

7 sene önce 20 küsür ebeveynin hayali ve emeğiyle hayata geçen okulumuz sadece çocuklarımıza değil tüm
ailemize yuva oldu.
Tüm ailemizi dönüştürdü…

İçimde o kadar fazla iyi ki var ki…

Çocuklarımıza üretmenin, duygularını fark etmenin , kendini özgüvenli bir şekilde ifade edebilmenin,
dayanışmanın, “bir çocuğu bir köy büyütür” mantığını yaşatmanın, işbirliğini, doğaya saygıyı daha ilk
okula
bile gitmeden o küçük yaşlarında yaşayarak, deneyimleyerek öğretmenin en özel, en doğru yeri oldu KoşKap
7
sene boyunca bize…

Ailemize, çocuklarımıza kattıkların her zaman her yerde bizimle olacak güzel okul…

Adın gibi koşarak ama emin adımlarla daha pek çok çocuğa yuva olman temennisiyle 🙏

İyi ki 🙏 @kosankaplumbagaanaokulu

Mezun çocuklar:

Büyük kızım Koş Kap’tan mezun olalı 5 sene oldu. Bir ebeveyn olarak gözlemim yaşıtlarından sosyal ve
duygusal olarak çok önde olduğu…
Kendini iyi ifade edebiliyor, sınırlarının ve sorumluluklarının farkında , ne istediği kadar ne
istemediğini
de biliyor.
Canlı yaşama, yeşile duyarlı, geri dönüşüm ve sıfır atık konusunda bilinçli ve arkadaşlarına da
rehberlik
ediyor.
Hak ve haksızlık konularında çok adil. Sadece kendine değil etrafında adil olmayanlara bilinçli olarak
müdahale ediyor, onarmak için uğraş veriyor.
Çok sosyal, spor ve sanat konularında neleri iyi yaptığının farkında ve üzerine eğiliyor.
Ders ve ödev bilinci tam.
Meraklı ve entelektüel, kendine güveni tam bir çocuk, kendini geliştirmeyi seviyor.
Büyük üzüntü ve öfke anlarında sadece kendisini değil etrafındakileri, büyükleri ve küçükleri
sakinleştirmeyi, regüle etmeyi çok iyi biliyor.
Barışçıl ve mutlu bir çocuk.


Barış, Koşan Kaplumbağa’nın kapısından 14 Eylül 2020 günü ilk adımını attı.

Herhalde o tarihte biri gelip bana “3 senenin sonunda bu okul senin hayatındaki en önemli şeylerden biri
olacak, ikinci çocuğun gibi olacak” dese, güler geçerdim.

İlk gün sadece bir okul olarak gördüğüm ve kapısından sadece bir okula girer gibi girdiğim bu
kurumundan, 28
Temmuz 2023 günü adeta kendi evimden ayrılır gibi büyük ve derin bir hüzün ile ayrıldım…

Bu 3 senelik süreçte Barış’ın bir bebekten bir çocuğa dönüşümüne, ama sadece alelade bir çocuğa değil,
haklarını bilen, kelimelerini seçebilen, hayatındaki istekleri çok doğru bir şekilde ifade edebilen ve
duygularını en iyi şekilde kontrol edebilen bir çocuğa dönüşümüne şahit oldum.

Çocuk meclisinde alınan kararların ve çocuk faktörünün ebeveynlerden oluşan bir yönetimi olan bir
kooperatifin yönünü belirleyebildiği, çocuk kalbinin vahşi kapitalist sistemin önünde yer alabildiği,
Moda’nın en büyük ve kolektif Sivil Toplum Kuruluşudur Koşan Kaplumbağa Anaokulu.

Yaklaşık 16 sene eğitim/öğretim sisteminin içerisinde bizzat bir öğrenci olarak bulunan, son 3 yılında
da
diğer anaokullarını ve bu sistemi az çok tanımış bir birey olarak diyebilirim ki, hayatım boyunca
gördüğüm
en kaliteli öğretmenleri, en iyi niyetli çalışanları, en demokratik idari personeli ve kendi annemden
daha
güzel yemek yapabilen tek insan olan okul aşçısı Kadriye Hanım’ı bu okulda tanıdım.

Bir çocuğu normalde bir köy büyütür derler, benim oğlumu ise bu okul büyüttü.

Belki de benim kattığımdan fazlasını kattı oğluma, belki benim kendi kendime katabileceğimden fazlasını
da
bana…

Her şey için teşekkürler dünyanın en güzel okulu!


Barış, vicdan, sevgi, hayır, ötekileştirme, paylaşmak, birey olmak, hayal, toprak… Sayısız başlığın peşinde
koşan ama en çok kendisi olabilmeyi başarabilen, baskı altında hissetmeyen çocuklar yetiştirebilmek aşkına
geldik BBOM’a. Bir de onlar için gösterdiğimiz çabayı görmelerini, hayalimizin bir ucundan bizimle
tutmalarını, dayanışma ruhuyla erken yaşta tanışmalarını diledik. Gözlerindeki ışığın hiç sönmediği bir
dünya hayalini kurarken, bu yolda bizim gözlerimizdeki o ışığı yeniden bulmamız en büyük kazancımız oldu
galiba.

Gülin Dede Tekin
Y. Mimar, Tiyatro Yazarı, Radyo Programcısı


Çocuklar her şeyi sevmeyi öğrensinler diye geldim BBOM’a. İnsanları, hayvanları, çiçekleri, taşları herseyi
sevsinler. Ötekileştirmesinler, ayırmasınlar, barış yanlısı olsunlar, şiddete karşı dursunlar, hayır demeyi
öğrensinler, haklarını korusunlar, haksızlığın karşısında dursunlar. En azından bunlara zıt birşeyler
öğrenmesinler diye geldim. Yaratıcılıkları desteklensin, hayal güçleri kısıtlanmasın, özgür olsunlar diye
geldim. Çocuklar kendi hayatlarına sahip çıksın, istedikleri gibi yaşasınlar diye geldim.

Banu Sartay
Banka Çalışanı